11 Kasım 2014 Salı

KOMÜNİSTLİK HİKÂYESİ - II

Seyahat edenler bilirler, Ankara Metrosunda boyu benden biraz kısaların asla uzanamayacağı yükseklikte sarı bir alarm şeridi vardır. Bu şerit boydan boya uzanarak acayip bir güven hissi verir insana. Gören, dünyanın en önemli icatlarından biri sanır. Öyle olmadığı tecrübeyle sabittir efendim…

Sene 2001. Kızılay’dan bindim Batıkent üzerinden Eryaman’a gidiyorum. Yenimahalle istasyonunda, 6-7 yaşlarında bir çocuk tam kapılar kapanırken binebilmiş ve hemen feryat figan etmeye başlamıştı. Çığlıklar atıyor, gözyaşlarına boğuluyordu. Çocuğu tam göremiyordum ama bir kadın, “kolu arada kaldı sanırım” deyince uzanıp o sarı sarı uzanan ve içimi güvenle kaplayan alarma bastım. Tren durur, çocuk acıdan kurtulur, ben de “insaniyet namına” bir elif miktarı bir şeyler yapmış olurdum icabında. Tren durmadı. Ben nasıl bir sistem diye düşünüp olağan küfür yiyici İ. Melih’e küfürler savuruyorum. Gittikçe hızlanan trenciğimiz Demetevler durağında olağan duruşunu sergiledi. Kapılar açılınca zeballah gibi 5 güvenlikçi girdi ve 2001 yılının en can alıcı sorusunu sordu: “Alarma kim bastı?” Ödülünde falan değilim ama, gene de nefsime yenik düşüp büyük bir gururla “Ben!” dedim. “Sen gel hele gardaş” dediler. Cevap: “Teşekkür ederim, acelem var.” Efendim meğer bu bir ukalalıkmış. “La gardaş niye bastın alarma?” Iımm soru sahih. İşte “şöyle olurken böyle oldu, çocuk falan, ben de bastım ki tren dursun…” Meğer kol veya başka organ kapıya sıkışır, kapı kapanmazsa tren zaten hareket etmezmiş. Oo alâ. Mesele neymiş peki? Çocuk binmiş, annesi binemeyince, korku ve panik yapmış çocuk…

– Hadi gardaş gel bizimle!
– Gelemem gardaş acelem var. Madem çocukta da bir şey yok, o halde sorun da yok.
– Gomünist misin la sen? Gel diyorsak geleceksin!

Vay arkadaş; bizzat İ. Melih mi eğitmiş bunları, doğaları gereği böyleler de İ. Melih özel mi arayıp bulmuş, düşünüyorum hızlı hızlı…

– Komünistlikle nasıl alaka kurdun bilmiyorum ama gelmiyorum gardaş laa!

Lafın delikanlısı olmak kolaydır. İki zeballah koluna girince nasıl da tıpış tıpış gidiyorsun… Bütün bunlar olurken o kadar insan içinde biri de çıkıp “ne var ki la gardaşlar, tutun ki adamın canı çekti bir kerecik bastı” demedi. Hatta eminim ki arkamdan treni geciktirdim diye küfretmişlerdir… Bu gardaşların zula bir yerde odaları varmış, çektiler beni oraya. Bir de amirleri varmış bu la gardaşların. Amir sordu:

– Bu mu basmış?
– He amirim. Sanırım gomünist.
– Niye bastın?
– Dıgıl mıgıl muf (tekrar anlattım yani).
– Bak gardaş, sadece acil durumlarda basılır o alarma!
– Benim için çok acildi vallaha. Nedir ki acil durum?
– Ya işte, silahlı saldırı falan olur öyle basarsın.
– La abi ben manyak mıyım silahlı saldırı olduğunda oraya tırmanayım? Madem onu düşünmüşsünüz aşağıya falan koysaydınız.
– Belli, bu kesin gomünist (yanındakine bakarak).
– Sen hele kimliğini ver gardaş!
– Yahu benim işim gücüm var. Atom bombası mı attık da bu sorgu sual?
– Zorluk çıkarma gardaş, ver hele ver.
– Çok tutacaksanız çay söyleyin bari.

Çok sayılır mı bilmem, 1 saatçik tuttular, üstelik çay da ısmarlamadılar. Yalancıktan bir sürü yere telefon ettiler, GBT’me baktırdılar falan… Uğurlarken amirimden hayatımın öğüdünü aldım:

– Bak gardaş, böyle dik kafalı, anarşist kafalı olmayın. Memleketinizi sevin. Gomünistlikten kime ne hayır gelmiş Allahesen?..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder